Hayatıma Yön Veren Yapıt
2006 yılında Dennis Choi adında Koreli bir yapımcının önderliğinde yapılmış inanılmaz bir oyun; Fanta Tennis. O zamanlar orta okuldaydım ve İzmir’de yaşıyordum. Çocukluğumdan beri bilgisayar oyunları oynadığım için aynı zamanda babama bilgisayar dergileri aldırıyordum. Hangi bilgisayar dergisi olduğunu bilmiyorum ama dergilerin birinde aşağıdaki CD’nin aynısı vardı.

Tabi ben dergiyi okumak için değil dağıtılan CD’nin içinde ne var, hangi oyunlar veya programlar var onun için alıyordum. Genelde oyun olursa full olmuyor demo sürümü oluyordu. Zaten bu CD’deki Florensia, S4 League oyunları da daha çıkmamıştı. Audition oyunuyla başlamıştım. CD’yi takıp Audition Online oyununu yükledim. Bu oyunda karakterinize kıyafetler alıp odalarda dans ediyorsunuz, yaklaşık 4-5 ay bu oyunda takıldım. Aslında online olduğu için dijital de olsa sosyal bir çevreniz oluyordu oyunlarda. Hoşuma giden kısmı oydu aslında. Oyunu oynamak için değil oradaki insanlarla konuşmak sohbet etmek ama aynı zamanda onlarla birlikte oynamak için giriyordum oyuna. Zaten bu tür dans oyunları genelde sosyal çevreler için oynanıyordu. Oyunları oynamak için alaplaya sitesinde kayıt oluyorduk ve eğer premium itemler almak istiyorsak gerçek parayla AP denilen puanları satın alıyorduk. Audition için hiç harcama yapmadım zaten 4-5 ay sonra sıkılmaya başladım çünkü çok fazla Türk olmuyordu, genelde Almancı tayfa oluyordu. Türk oluyorduysa da Almancı Türk oluyordu. Ondan sonra bu oyunu silip Come On Baby oyununu oynamaya başladım bakın hala Fanta Tennis’e girmiyorum. Gözüme ilişiyor ama niyeyse ben yüklemiyordum o oyunu. COB oyununda da bebekleri arabaya bindirip yarışıyordunuz. Çok niş bir oyundu zaten, ilk günden sonra hiç oynamadım. Derken Fanta Tennis’i yükledim. Yükler yüklemez rehber bölümleri vardı biraz onu oynadım ve normal rekabetçi maçlar beni sarmıyordu. Daha fazla Türk oluyordu oyunda. Oyunda Chatroom denen kısım vardı. Orası oyunun sosyal çevre bölümüydü yani maç yapmıyorsunuz ev gibi ortamlar oluyor, bahçeler oluyor balık tutuyorsunuz ve insanlarla konuşuyorsunuz. Ben sırf o bölümde takılmaya başladım hatta size nasıl söyleyeyim 1 yıl kadar hiç maç yapmayıp o bölümde takıldığımı hatırlıyorum. Çünkü Türk sayısı yeteri kadar vardı ve onlar da o bölümlere giriyordu. Çok güzel arkadaşlıklar ediniyordum. Yabancı insanlar da oluyordu tabi.

Chat bölümünde takılırken Ömer diye biri geldi. Ömer abi kızlara çok düşkündü. Sanalda kızlarla konuşmaya bayılıyordu. Tabi ilk onu chatroomda gördüm dikkatimi çekmişti. Up diye bir kıza yazılıyordu. Onunla orada tanışmıştık ama inanır mısınız çok iyi basic oynuyordu. Basic oyundaki normal tenis kuralıyla oynanan modun adı. Beni tenis maçlarına çağırmaya başladı çünkü kendisi chat için girmiyordu, basic maç oynamak için giriyordu. Ömer abinin arkadaşları Hakan abi ve Duygu ablayla da tanıştım onlar da basic oynuyordu. Ömer abinin fronter oynayışıyla ben back oynayışı öğrenmeye başladım ve artık basic maçları girmeye başladım. Chatroom’a artık girmiyordum ve artık arkadaşlarım da oyuna girmemeye başladı çünkü artık oyun popülerliğini kaybediyordu. Battle oynayan tayfa kalmıştı. Uğur abiyle tanışmıştım ve onunla da Battle giriyorduk. Tabi oyunda çok uzun zaman geçirdim yaklaşık 5 yıldır oynadım ve oradaki yabancılarla konuşurken masamda hep sarı sözlük tutardım 🙂 . Sadece bir kaç kelimenin anlamına bakarak ne söylediğini anlardım. İngilizce’yi bu oyun sayesinde öğrendim diyebilirim. Daha doğrusu kelime dağarcığımı bu şekilde zenginleştirdim. Zaten kelime dağarcığınız varsa cümlenin ne demek istediğini az biraz anlıyorsunuz. Oyunda bazı avantajlar elde etmek için makro sistemleriyle bot yapmaya başladım. Örneğin balık oltası at çek yapıyordum sürekli. Bu bot sistemlerinin yapıldığı AutoIT diye bir programlama kiti vardı orada bot sistemleri yapmayı öğrendim ve ister istemez programlamaya böyle başladım. Daha sonra oyunlarda hile yapımını araştırmaya başladım; örneğin bir değişkeni değiştirme, oyundaki sahip olduğunuz parayı değiştirme gibi. Bazı bilgiler sunuculara bağlı olduğu için değiştiremiyordunuz. Ama bunu öğrenmek bile insana oyun geliştirmeyle ilgili bazı şeyleri katıyor. Oyunun dosyalarını karıştırmaya başladım. Res uzantılı dosyaları vardı onların bildiğiniz winrarla açılabilir olduğunu öğrendim. Bu yaşlarda oyunların dosyalarını karıştırıp bakmanın bile oyun geliştirmeye epey bir etkisi oluyor. Ben bunları yaparken oyun miadını dolduruyordu. Oyundaki günlük kullanıcı sayısı artık iyice azalmaya başlamıştı, doğru düzgün maç bulamıyordunuz. Ben tabi hala oyunda avantaj elde etmek için oyunun içini karıştırmaya devam ediyordum. Yıl 2011-2012, ben üniversiteyi yeni kazanmıştım fakat maalesef Alaplaya şirketi FT sunucusunu kapatıyordu. Arkadaşlarla son oyunumuzu oynuyorduk. Oyun kapandığında ben biraz da olsa yazılıma başlamıştım. Zaten küçüklükten beri oyun stüdyosu kurmak istiyordum. Yazılım bilgimi daha sonra oyun geliştirmeyle harmanlamaya karar vermiştim. Bütün bunlar bu oyunda zaman geçirmemle başladı. Bu oyunu oynamasaydım yine oyun geliştirici olabilir miydim, kim bilir? Ama şuan kendime bakıyorum, bulunduğum duruma ve bilgi birikimine bakıyorum. Şuan para kazanabiliyorsam, bunun arkasında bu oyuna duyduğum ilgi var. Çok abartmadın mı diyebilirsiniz. Oyun kapandığı vakit Trakya Üniversitesi’nde bilgisayar bölümünde okuyordum. Eğer beni oyun geliştiriciye motive eden birşey olmasaydı ben uygulama geliştirici olabilirdim. Beni motive eden şey de bu oyun oldu. Çünkü oyun kapandığı vakit oyunu tekrar canlandırmaya hatta mümkünse baştan FT’ye benzer bir tenis oyunu yapmaya karar verdik.

2013 yılında New Fantasy Tennis adında bir Facebook grubu kurdum ve oyunun tekrar açılmasını isteyen herkesi davet ettim ve o yıllarda yaklaşık 500 ila 1000 arasında bir katılım oldu. Oyunun tekrar açılmasını isteyen çok kişi vardı fakat bu işlerde sadece istemek yetmiyor. Çünkü bu oyunu yapan ve yayınlayan kişilerin bir kar amacı var. Doğal olarak oyundan kar edemedikleri için oyunun sunucusunu kapattılar. FB grubunda daha sonra Dennis Choi’de dahil oldu ve onunla da konuştuk. Onunla konuştuğumda onun da sunucuyu tekrar açmak istediği belli oluyordu fakat ortada yayıncı yoktu. Bir yerden sonra o da umudunu kesti sanırım ve ELOA adında başka bi oyun yapıyordu. Biz de öte yandan FT’yi nasıl açabiliriz onun araştırmasını yapıyorduk.
2018’li yıllarda bir haber aldık. Daha önce oyunun açıklarıyla uğraşan ve oyunda hack toollar yapan AnotherCoder adı biri oyunun Client’ini kırıp kendi sunucusunu yapmaya karar vermiş. Bu çok iyi bir gelişmeydi bir yandan da kötü. Çünkü ne kadar cracklersek crackleyelim sunucu korsan bir sunucu olacaktı. Bazı hareketlerimiz kısıtlı olacaktı. Ama en nihayetinde oyunun içine girip oynayabileceğimiz bir sunucu olacaktı. Derken bu vatandaş başlangıcı yaptı ve Stefan adında başka bi vatandaş da bu işe devam etti. Oyunun ilk versiyonunda hiç başkalarıyla maç yapamıyordunuz, sadece botla oynuyordunuz ama bu bile büyük birşeydi. Eski oyuncular tekrar toplanmaya başladı ve en nihayetinde oyunda battle/basic multiplayer modu da açıldı. Sonunda sahalara geri döndük diyebilirim; 2020 yılında eski rakiplerimizle halen maç yapıyorduk. Ben bu yıllarda İstanbul’daydım ve Ömer abiyle de görüşmüştük. Yeni sunucuya Ömer abi geliyordu arada atıyoruz ama iki çocuğu var artık, eski Ömer abi yok, eski fronter oynayışı yok. Hakan abi ve Duygu abla hiç gelmediler sürekli oyundayım takipteyim. Gelmelerini çok istiyorum gerçekten.
2010’lu yıllarda oyunun dosyalarını karıştırıyorum demiştim. Normal şartlarda korsan sunuculara yeni item eklemek zor ama ben onu başarmıştım. Oyunun sunucusu açık kaynak olduğu için kendiniz de bir sunucu açabiliyorsunuz. Kendi sunucumu açıp yeni divinity kanatları eklemiştim başka renklerde. Daha sonra bu kanatların videosunu çekip korsan sunucu discord kanallarında paylaşmaya başladım. Sürekli yeni itemler paylaşıyordum ve bunu Stefan asıl oyuna da koymaya başladı. Derken bana GM teklifi geldi. Oyuna GM olarak gel ve oyuna yeni item eklemeye devam et dediler ben de kabul ettim.
Hayatıma yön veren oyunun korsanda olsa sunucusunda GM görevini üstlendim artık. İş dışındaki zamanlarımda bu oyunla ilgileniyorum. Arkadaşlarla toplanıyoruz oyuna ne ekleyebiliriz vs. Keşke çok zamanım olsa da sadece bu oyunla ilgilensem. Sonuçta hayatıma yön veren yapıtı geliştirmeye devam edip hala yön vermesine devam etmek istiyorum.

Ekonomik sebeplerden ötürü hala başka işler yapmak zorundayım. Bu oyuna çok vakit ayıramıyorum. Bu oyun ile ilgili çok planlarım var. Oyunun karakterlerini ve assetlerini Unity’e ekleyebiliyorum artık. Karakterlerini kullanarak bir çizgi roman tadında hikaye bile yapabilirim. Karakterlerini 3D Printer’da çıkarabilirim. Dediğim gibi çok planım var ama zamanım yok ve zaman geçiyor. Aslında kendinize zaman ayıramamanın en büyük sebebi ekonomik. Ekonomik durumum yeterince iyi olsaydı daha çok zamanımı bu oyuna ayırabilirdim. Mezarıma bile bu oyundan yaptığım şeyleri koymak istiyorum, o derece yani. Dennis Choi’ye ulaşmaya çalışıyorum ama ulaşamıyorum. Çünkü onunla iletişime geçersem belki ikna edip resmi bir sunucu açılabilir ve ekonomik bir fayda ile oyunu yayınlayabiliriz. Bu fikre diğer arkadaşlar sıcak bakmıyorlar ama diğer türlü de korsan sunucuda ne yapabiliriz bilmiyorum.
Son sözlerimi ekleyerek bitireyim; bu hayatta bir amaç edineceksem bu amaç da bu yapıt olurdu. Şuandaki ekipteki işimi de tamamen gönüllü olarak yapıyorum. Geriye kalan hayatımı bu yapıta birşeyler ekleyerek geçirmek istiyorum. Yapıt diyorum çünkü ortada oyundan daha fazla şeyler var. Umarım çok geçmeden bu yola girerim.